Programlama Sanatı
Programlama hakkındaki en büyük yanılgılardan biri, programlamanın en baştan beri matematik ve fizik gibi doğası gereği tamamen kesin ve teknik olduğu düşüncesidir. Hesaplama kesindir, ancak programlama değil. İlki bir makine tarafından gerçekleştirilen bir işlemin sonucudur, oysa ikincisi hala insani bir etkinliktir.
Programlamayı öğrenmek, bir sınıfta öğrenilebilecek soyut kavramlar, araçlar ve tekniklere ek olarak çok fazla yaratıcılığa sahip olmayı da gerektirir; tüm bunlar başarılı bir yazılım geliştirici olmak için gerekli olanların sadece küçük bir bölümünü gösterir.
Geliştiricilerin hepsi birbirinden farklıdır
İnsan doğası en başından beri nasıl çeşitliliklere sahipse, motivasyonları, amaçları ve aşmaları gereken zorluklar da her zaman çeşitli olacaktır. Ben sadece kendi kişisel deneyimlerim hakkında konuşabilirim ve benim ilgi alanlarımın matematik veya müspet bilimlerle hiç ilgisi yoktu.
Programlamayla ilk kez 13 yaşındayken tanıştım: Okulda, Clipper ile bazı temel şeyleri yapmayı öğrendiğimiz sıradışı bir bilgisayar dersiydi. Öğretmenimiz Word, Excel ve benzeri şeyleri öğretmekten sıkılmıştı. Birkaç satır kod yazarak nasıl işe yarar şeyler yaratabildiğimizi görmek beni mutluluktan havalara uçuran bir deneyim olmuştu.
Ebeveynlerimden birinin sanatçı, diğerinin mühendis olması ve küçük yaşlardan itibaren onların etkisinde kalmam programlamanın her iki dünyanın da en iyi yönlerini birleştirdiğini anlamamı sağlamıştı. Programlama: mantığın üzerine inşa edilen sanat.
Programlama konusundaki temel ve en güçlü motivasyonum o zamandan beri hep kod kullanarak “yoktan” bir şeyler yaratmak, fikirleri hayata geçirebilmek oldu.
Bir Sanat Olarak Programlama
Ben programlamayı bir sanat formu olarak görüyorum, ama bildiğiniz gibi her sanatçı eşsizdir. Ressamlarda da olduğu gibi, sadece varolanı taklit eden, orijinal hiçbir şey üretmeyen birçok programcı var.
Ancak gerçek sanatçılar farklıdır. Onlar yeni şeyler üretir, gelecek için yeni standartlar belirler, mevcut ortamın şartlarını daha iyiye ulaştırmak için değiştirirler. Eleştiriden korkmazlar. Oysa “taklitçiler” “X veya Y kullanılabiliyorken neden yeni bir şey yaratalım?” diyerek gerçek sanatçıları hayal kırıklığına uğratmaya çalışacaklardır.
Çünkü gerçek sanatçılar X ve Y ile tatmin olmazlar. Çünkü deneyimlemek ve yaparken öğrenmek için kendileri denemek isterler. Çünkü yaratmak isterler, kendilerini kodlarla ifade etmek isterler. Dünyayı değiştirecek kadar önemli bir şey olmasa bile, bunu yapmakta özgür oldukları için bu yolu kullanırlar.
En yaratıcı insanlar belirsizliğin gölgesinde çalışmaya istekli olanlardır. — Creativity, Inc., Ed Catmull
Aynı amaca ulaşmayı hedeflediğini düşünseniz de, başkalarının yaptıklarına saygı duyun. Bu, onların ifade yöntemi. Tekerleği yeniden icat etmeye çalışmıyorlar. Daha iyi bir tekerlek ya da kendi amaçlarına daha uygun çalışan bir tekerlek yaratmak için çabalıyorlar.
Sıradışı şeyler böyle hayat buluyor.
-Erika Heidi-